Kürtajın hukuki ve cezai olmak üzere iki farklı boyutu bulunmaktadır. Hukukumuzun çizdiği sınırlar dahilinde, hukuki normları ve temel kanunları göz önünde bulundurarak kaleme aldığımız yazımızda kürtaj işleminin hukuki boyutu ve yasal kürtaj yani çocuk aldırma süresi hakkında açıklamalara yer verdik. Peki kürtaj yani bebek aldırma yasal mıdır ve ne zaman suç haline gelir ?
Kürtaj Yani Bebek Aldırma Yasal mı ?
Birazdan hukuki ve cezai boyutlarıyla ele alacağımız üzere her ne kadar anne karnındaki cenine bir takım haklar verilmiş olsa da kanunlarımızda belirli bir süreye kadar bebeğin aldırılması yasal olarak kabul edilmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla birazdan açıklayacağımız süreler dahilinde veya annenin sağlığı bakımından uzman heyet raporunda yapılan tespit ile bebeğin alınması bir zaruret teşkil ediyorsa kürtaj işlemi yasaldır.
Aşağıda ayrıntısına yer vereceğimiz üzere anne karnındaki ceninin 10. haftaya kadar alınması yani kürtaj işlemi yasal kabul edilmektedir. Burada annenin rızası devreye girer ve annenin rızasının varlığı halinde bebek alınabilir. İkinci ihtimalde ise uzman hekimin raporu neticesinde bebeğin varlığının anne sağlığını tehdit etmesi halinde süreyle bağlı olunmaksızın bebeğin alınması mümkün olabilmektedir. Bir de cinsel istismar durumları için öngörülmüş 20 haftalık uzamış kürtaj süresi bulunmaktadır. Bu da tecavüz mağduru kişilerin kürtaj yapabilmesi için öngörülmüş uzamış süre olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ayrıca kürtaj işleminin mutlaka bu alanda uzman olan bir doktor tarafından icra edilmesinin bir yasal zorunluluk olduğunu belirtelim. Aşağıda yer alan cezai düzenlemede de görüleceği üzere bu işlemin uzman kişiler tarafından yapılmaması da ceza kanunlarında suç olarak düzenlenmiş bulunmaktadır.
Ceninin Hukuki Niteliği ve Hak Ehliyeti
Cezai boyutunu incelemeden önce kürtajın özel hukuk boyutunu ele almak istiyoruz. Türk hukukuna göre ceninin yani henüz doğmamış bebeğin mevzuatımızdaki yeri nedir? Türk Medeni Kanunu‘nda ceninin hukuki niteliği 28. maddede aşağıdaki şekilde zikredilmektedir:Madde 28– Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer.
Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder.
Kanuna göre kişilik doğumla başlar ancak sağ olarak doğmak şartıyla cenin ana rahmine düştüğü an itibariyle hak ehliyetine kavuşur. Bunun bir sonucu olarak henüz doğmamış, ana rahminde bulunan cenin miras hakkına sahip bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse anne karnında bulunan bir bebek henüz doğmadan babasının vefat etmesi halinde, daha anne karnındayken babasından kalan malvarlığını mirasçı sıfatıyla iktisap edecektir. Ancak bu hak sağ doğmak koşulu gerçekleştiği andan itibaren hüküm doğurmaya başlayacaktır.
Böylece hak ehliyeti ancak sağ doğmak koşulu ile kazanılabildiğinden ceninin ölü doğması halinde örneğin kürtaj ile alınması halinde hak ehliyetine kavuşamayacak, söz gelimi mirası hakkını elde edemeyecektir. Bu bakımdan ceninin hak ehliyetine ilişkin bu düzenlemesi miras hukuku bakımından önem arz etmektedir.
Ceza Hukuku Bakımından Kürtaj İşlemi
Ceza hukuku bakımından, ceninin yani anne karnındaki bebeğin kürtaj işlemi ile veya başkaca dış etkilerle yaşamının sonlandırılması ceza kanunlarında suç olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu bağlamda Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş olan Kasten Öldürme m.81, Çocuk Düşürtme (m.99) ve Çocuk Düşürme (m.100) suçlarına göz atmak gerekmektedir.
Kasten öldürme
Madde 81– (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
Kişilik hakkının doğumla birlikte kazanılması, hayat hakkını koruma amacıyla düzenlenen Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesinin anne karnındaki cenin bakımından da uygulanıp uygulanmayacağı sorusunu gündeme getirmektedir. Buna olumlu cevap veren görüşler olduğu gibi ağırlıklı görüş kasten öldürme suçunun anne karnındaki ceninin öldürülmesi bakımından uygulanmaması gerektiği doğrultusundadır. Tıpkı Türk Medeni Kanun’un hak ehliyetini anne karnından sağ doğmak koşuluna bağlaması gibi, ceza hukuku da kasten öldürme suçunun mağduru olmayı ancak anne karnından sağ doğmuş bir bebek bakımından geçerli kabul etmektedir. Yargıtay’ın görüşü de bu doğrultudadır. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 18229 E., 13979 K., 25.12.2008 tarih)
Örneğin hamile bir kadının karnının tekmelenmesi sonucu ceninin düşmesi halinde, TCK 81′deki kasten öldürme suçuna ilişkin hükümlerin uygulanması mümkün olmayacaktır. Bu durumda şartları oluşmuşsa anneye karşı işlenmiş kasten yaralama suçu gündeme gelecektir. Ayrıca gerek tarafların rızasıyla veya rıza dışı gerçekleştirilen bir kürtaj işlemi olsun gerekse de suç işleme kastıyla veya taksirle ceninin düşürülmesi hali söz konusu olsun Türk Ceza Kanunun’da başvurulacak hükümler ana karnındaki ceninin hayatına son verilmesi hususunu düzenleyen Çocuk Düşürtme (m.99) ve Çocuk Düşürme (m.100) suçlarıdır.
Çocuk Aldırma Süresi Hakkında
Kürtaj kaç aylıkken yapılır sorusunun cevabını bizlere Türk Ceza Kanunun’un çocuk düşürtme ve çocuk düşürme suçlarını düzenleyen 99 ve 100. maddeleri vermektedir. Buna göre suç sayılmayan kürtaj bakımından çocuk aldırma süresi 10 hafta ile sınırlanmış bulunmaktadır:
Çocuk düşürtme
Madde 99– (1) Rızası olmaksızın bir kadının çocuğunu düşürten kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Tıbbi zorunluluk bulunmadığı halde, rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunu düşürten kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu durumda, çocuğunun düşürtülmesine rıza gösteren kadın hakkında bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Birinci fıkrada yazılı fiil kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi altı yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması halinde, onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) İkinci fıkrada yazılı fiil kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması halinde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(5) Rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftayı doldurmamış olan bir kadının çocuğunun yetkili olmayan bir kişi tarafından düşürtülmesi halinde; iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan diğer fiiller yetkili olmayan bir kişi tarafından işlendiği takdirde, bu fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılarak hükmolunur.
(6) Kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe kalması halinde, süresi yirmi haftadan fazla olmamak ve kadının rızası olmak koşuluyla, gebeliği sona erdirene ceza verilmez. Ancak, bunun için gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi gerekir.
Çocuk düşürme
Madde 100– (1) Gebelik süresi on haftadan fazla olan kadının çocuğunu isteyerek düşürmesi halinde, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Görüldüğü üzere kanun çocuk aldırma süresi bakımından 10 haftalık bir süre öngörmüş bulunmaktadır. 10 haftasını doldurmuş olan ceninin düşürülmesi annenin rızası olsa dahi suç kabul edilmektedir. Annenin çocuğunu kasti olarak kendisinin düşürmesi de m.100 kapsamında suçtur. 10 haftasını doldurmuş bir ceninin düşürülmesi ancak tıbbi gerekliliğin bulunması haline özgü olarak hukuka uygun kabul edilebilmektedir.
Aksi halde yani 10 haftasını doldurmuş bir gebeliğe son verilmesi durumunda hem işlemi gerçekleştiren doktorun hem de buna rıza veren annenin cezai sorumluluğu gündeme gelecektir. Annenin veya diğer yasal veli, vasi gibi temsilcilerin rızasının bulunmadığı durumlarda gerçekleştirilen kürtaj işlemlerinde işlemi gerçekleştiren doktorun aynı zamanda hukuki yani tazminat sorumluluğu da gündeme gelebilecektir.
10 haftanın doldurulmamış olması halinde de ancak annenin rızasının varlığı halinde ve bu konuda yetkili kişi ve kurumlar tarafından ceninin düşürülmesi yani kürtaj işleminin gerçekleştirilmesi mümkün olabilecektir. Kanun bunlara ek olarak kadının mağduru olduğu bir suçtan dolayı, örneğin bir tecavüz suçu sonrası hamile kalınmış olması halinde 10 haftalık sınırı 20 haftaya yükseltmektedir.
Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’un 5 ve 6. maddeleri de çocuk düşürme işleminin nasıl yapılacağını düzenlemektedir:
Gebeliğin sona erdirilmesi:
Madde 5 – Gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı takdirde istek üzerine rahim tahliye edilir.
Gebelik süresi, on haftadan fazla ise rahim ancak gebelik, annenin hayatını tehdit ettiği veya edeceği veya doğacak çocuk ile onu takip edecek nesiller için ağır maluliyete neden olacağı hallerde doğum ve kadın hastalıkları uzmanı ve ilgili daldan bir uzmanın objektif bulgulara dayanan gerekçeli raporları ile tahliye edilir.
Derhal müdahale edilmediği takdirde hayatı veya hayati organlardan birisini tehdit eden acil hallerde durumu tespit eden yetkili hekim tarafından gerekli müdahale yapılarak rahim tahliye edilir. Ancak, hekim bu müdahaleyi yapmadan önce veya mümkün olmadığı hallerde müdahaleden itibaren en geç yirmidört saat içinde müdahale yapılan kadının kimliği, yapılan müdahale ile müdahaleyi icabettiren gerekçeleri illerde sağlık ve sosyal yardım müdürlüklerine, ilçelerde hükümet tabipliklerine bildirmeye zorunludur.
Acil müdahale hallerinin nelerden ibaret olduğu ve yapılacak ihbarın şekil ve mahiyeti ile sterilizasyon ve rahim tahliyesini kabul edenlerden istenilecek izin belgesinin şekli ve doldurulma esasları, bunların yapılacağı yerler, bu yerlerde bulunması gereken sağlık ve diğer koşullar ve bu yerlerin denetimi ve gözetimi ile ilgili hususlar çıkarılacak tüzükte belirtilir.
Gebeliğin sona erdirilmesinde izin:
Madde 6 – 5 inci maddede belirtilen müdahale, gebe kadının iznine, küçüklerde küçüğün rızası ile velinin iznine, vesayet altında bulunup da reşit veya mümeyyiz olmayan kişilerde reşit olmayan kişinin ve vasinin rızası ile birlikte sulh hakiminin izin vermesine bağlıdır. Ancak akıl maluliyeti nedeni ile şuur serbestisine sahip olmayan gebe kadın hakkında rahim tahliyesi için kendi rızası aranmaz.
4 üncü maddenin ikinci ve 5 inci maddenin birinci fıkralarında belirtilen ve rızaları aranılacak kişiler evli iseler, sterilizasyon veya rahim tahliyesi için eşin de rızası gerekir.
Veli veya sulh mahkemesinden izin alma zamana ihtiyaç gösterdiği ve derhal müdahale edilmediği takdirde hayatı veya hayati organlardan birisini tehdit eden acil hallerde izin şart değildir.
Ulusal mevzuatımız çerçevesinde kürtaj ve daha genel kapsamda çocuk düşürme fiilinin tabi olduğu hukuksal rejimi genel hatlarıyla aktarmaya çalıştık. Bebek aldırma işleminin tıbbi, anayasal ve ulusal üstü insan hakları boyutları da bulunmaktadır. Çok tartışmalı bir alan olduğu için çocuk aldırma işleminden Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde bahsedilmediğini de söylemeden geçmeyelim.
Annenin kendi bedeni üzerindeki tasarruf hürriyeti ile kısa bir süre içerisinde dünyaya gelecek olan ceninin yaşam umudu hassas bir terazinin iki ayrı kefesinde bulunmaktadır. Bu sebepledir ki tarih boyu kürtaj yani bebek aldırma işlemi tartışılmış ve terazi tam olarak kararlı bir hale getirilememiştir. Bundan sonra da bu konu üzerindeki tartışmalar devam edecek gibi gözükmektedir.